Esra Akyol Yazdı :Şefkat

Şefkat
Gelin birlikte şefkate bir bakalım.
Şefkat nedir senin için?
Ne uyandırır içinde ilk duyduğunda mesela?
Neyi çağrıştırır?
Şefkat bana hep daha derinine bir sevme hali gibi hissettirmiştir.
Ve gözlemlediğimde kendimi, önem atfettiğim duygulardan biri olmuştur.
Anne gibi sevmek…
Tüm varoluşuyla sevilen kişiyi —ya da o an duygunun aktığı her neyse onu— kapsamak…
Bütününe yayılan bir sevgiyle bakmak, içinde akan sevgiyi genişletmek…
Ve sanki kabulün de olduğu bir sevme hali gibi.
Katman katman açılıp muhatabına yayılan derin bir sevgi hali…
Yumuşak, naif, gözeten, kollayan bir sevgi.
Hem çok büyük, hem çok hafif.
Hissi ne kadar güzel, değil mi?
Hem çok derin, hem çok ferah…
Sarıp sarmalanmak gibi ama sıkıştırılmadan, zorbalanmadan.
Duygunun serti yorucu ve ağır olur;
ama naiflikle, yumuşaklıkla akıtıldığında ciğerine daha fazla nefes dolarmış gibi…
Göğüs kafesinin büyümesi gibi.
Herkese ve her şeye iki yönüyle de bakmak,
İkiyi görüp bir etmek gibi.
Vazgeçilmez bir maya gibi…
Bir bak bakalım:
Senin mayanda yeterince şefkat kalmış mı?
Az bulursan arttır biraz.
Lezzetlendir halini;
o lezzet yayılsın dokunduğun her yere.
Esne ve yumuşa biraz.
Belki de artık sert olmana gerek yoktur.
Sert olmazsan, eskisi kadar incinmezsin de.
“O da öyledir.” der, geçersin sessizce.
Esne ve bütünleş.
Ayrı hiçbir şey yok.
Biraz uzaklaşıp seyret;
her şey, her zaman, hep birmiş.
İki eden, kendini olduğu haliyle kabul edemeyen kendinmiş.
Kendi değişince,
Tezahürü da değişirmiş insanın.
Bir bakan biri, ayrı bakan ayrılıkları seyredermiş.
Hayat bir masalmış;
ikiden biri öğreten, halden hale seyrettiren öğrenmeler yeriymiş.
Biri gören huzura ermiş,
her şeyin lezzetini alıp hakikatini seçmiş.
İki gören, ikiliklerini izleyip izleyip gitmiş.
Hikâyeler hep birbirine benziyormuş;
sıkıldıkça yenisini yarattığını sanıyormuş.
Oysa, aynısını bir kez daha başkaları vesilesiyle izlediğini fark etmiyormuş.
İşte öyle…
Ne ararsan sende.
Eksikse de sende,
fazlaysa da sende.
Her şey sende.
E peki, “sen” dediğinin içinde ne var?
Bir bak bakalım…
Eksikleri arttır,
fazlaları eksilt.
Bak bakalım, ikiden Bir’e varılıyor mu,
sen içindekileri Bir ettikçe…
Aşk ile,
ve daima AŞK’a…
Esra Akyol